MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Fakat Atatürk bu süreyi çok uzun buldu ve, “Bu ya üç ayda olur, ya hiç olmaz” diyerek kararını bildirdi (Atay, s. 440). Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul’da Sarayburnu Parkı’nda kısa bir konuşma yaparak yazı reformunu başlatmış oldu. 1 Kasım günü Büyük Millet Meclisi’ni açarken yaptığı konuşmada da alfabe reformundan söz etti ve, “Büyük Türk milleti cehaletten, az emekle kısa yoldan ancak kendi güzel ve asil diline uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin esasından alınan Türk alfabesidir” dedi. Daha sonra Büyük Millet Meclisi 1353 sayılı kanunla yeni harfleri oy birliğiyle kabul etti ve kanun 3 Kasım 1928’de yürürlüğe girdi. 3 Mart 1924 tarihli yasalarla Mustafa Kemal’in tasarladığı laik düzenin temelleri atılmıştı. Çok geçmeden Medenî Kanun’un kabul edilmesiyle de (17 Şubat 1926) kişi ve toplum hayatındaki dönüşüm daha da belirginleşmişti. Fakat 1924 anayasası görüşmeleri, Mustafa Kemal’in başkanlığını üstlendiği Halk Fırkası’na muhalif bir siyasî örgütlenmenin meydana çıkacağını göstermişti. Böylece Cumhuriyet’in ilk yılını tamamlamasının hemen ardından Terakkîperver Cumhuriyet Fırkası adıyla yeni bir parti kurulmuştu (17 Kasım 1924). Mustafa Kemal’in Millî Mücadele arkadaşları Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, A. Fuat Cebesoy ve A. Halk Fırkası’nın inkılâpçılığına karşılık yeni parti terakkiyi benimsemiş, bir yönüyle de gelenekçi bir yol izlemeyi kabul etmişti. Tüzüğündeki, “Parti dinî efkâr ve inançlara saygılıdır” hükmü bir bakıma doğaldı, ama kısa bir süre önce kaldırılan halifelikle ilgili tartışmaların sürdüğü dönemde laiklik anlayışı ile kolayca bağdaştırılamayacak ideolojik bir içerik de taşıyordu.
Bu hâller olayın özelliğinden veya kanun hükmünün verdiği arama yetkisinden kaynaklanabileceği gibi arama emri almaya imkân bulunmaması nedenine de dayanabilir. Bu durumlarda kolluk görevlileri, bir arama kararı veya emri beklemeden arama yapmak, delilleri elde etmek ve failleri yakalamakla görevlidir. Maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan haline göre şüpheli veya sanıkla ilgili yapılacak aramalarda arama sonunda şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe bulunmalıdır. Aramanın kişi hak ve özgürlüklerine ciddi boyutta bir müdahale olduğu göz önüne alındığında somut delillere dayalı kuvvetli şüphede, günlük hayat deneyimlerine göre eldeki delillerin, şüphelinin suçu işlediğine yönelik objektif bir kişiyi ikna etmeye yeterli somut olgu ve bilgilere dayanması şarttır. 5353 sk.la üçüncü fıkranın ikinci cümlesi ile beşinci fıkrasındaki “hâkim veya” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.5353 sk.la Birinci fıkrada yapılan değişiklikle, gecikmesinde sakınca bulunan ve ayrıca Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hallerde, adli kolluk amirinin de arama konusunda yazılı emir verebilmesi kabul edilmiştir. Ancak, kolluk amirinin yazılı emir verme yetkisi konut ve işyeri bakımından kabul edilmemiştir. Bütün bunlardan, Atatürk’ün dinin temel kaynaklarının doğru anlaşılmasına, ilmî yöntemlere dayalı din eğitimine ve laiklik ilkesine önem verdiği kadar din ve vicdan hürriyetine de önem verdiği anlaşılmaktadır.
Arkasından gizlice Selânik’e geçtiğinde bu adla bir cemiyetin kurulmasına ön ayak oldu. Bir süre sonra bu cemiyet İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne katıldı (27 Eylül 1907). Makedonya’ya dönmek için uğraşması sonucunda Selânik’teki Üçüncü Ordu Karargâhı’na atandı (30 Eylül 1907). Arkadaşı Fethi Bey’in (Okyar) aracılığı ile İttihat ve Terakkî’ye girdi (Şubat 1908), ancak cemiyette ikinci planda tutuldu. Meşrutiyet’in ilânından sonra Trablusgarp’ta baş gösteren bir karışıklığı yatıştırmak için oraya gönderildi.
Ayrıca kanunda alt ve üst sınır belirlenmesi suretiyle idari para cezasının sınırlandırılması da söz konusu olabilmektedir. Kurumlara ve/veya yetkili kıldıkları kişi ya da merciler ile somut olayın şartlarına göre yurtdışında olup olmamasından bağımsız olarak ilgili üçüncü kişi ve kurumlara aktarılabilecek ve ilgili mevzuatta belirlenen süreler boyunca saklanıp gerekli işlemlere tabi tutulabilecektir. Bu yasa maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, suçüstü ile ilgili düzenlemenin temel amacı failin yakalanmasıdır. Fıkrasında suçüstü halinde herkesin faili yakalayabileceği belirtilmiş, 4. Fıkrasında ise “kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirler aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir” diyerek kolluk kuvvetlerine, sadece yakalanan kişinin kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirler alabilmesi için yetki vermiştir. Bu yetki çerçevesinde yakalanan kişinin kaba üst araması yapılabilir ise de, bu aramanın amacı CMK’nın aradığı anlamda ceza yargılaması için delil elde etmek değil, yukarıda da tekrarladığımız gibi yakalanan kişinin kaçmasını, kendisine ve başkalarına zarar vermesini önlemektir.
- 182/2’nin açık ifadesine göre, hakim velayet hakkını ana babadan birine bırakacaktır.
- Fıkrasında ise “kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirler aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir” diyerek kolluk kuvvetlerine, sadece yakalanan kişinin kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirler alabilmesi için yetki vermiştir.
- “Teslim Taahhüdü Süresi” gönderilen malın, Gönderi tarihinin, kesin varış yerinin, ağırlığının ve değerinin dikkate alındığı, TNT hizmeti için verilen teslimat taahhüdü süresini veya TNT müşteri hizmetleri tarafından ilgili Gönderi için belirtilen teslimat taahhüdü süresini ifade eder.
Çünkü birisine ait korunması gereken özel bir gizlilik alanı söz konusu olmadığından terk edilen eşya üzerinde yapılan inceleme bir arama değildir. Osmanlı başşehrinin işgal edildiği haberini alan Mustafa Kemal için Hey’et-i Temsîliyye başkanı olarak öteden beri düşündüğü önlemleri uygulamaya koyma zamanı gelmiş demekti. Ankara’da bir kurucu meclisin teşkiline ilişkin olarak hazırladığı metni kolordu komutanlarına gönderip görüşlerini almak istedi. Gelen cevaplar doğrultusunda gerekli değişiklikler yapıldı ve adı Olağanüstü Yetkilere Sahip Meclis’e çevrildi. 19 Mart’ta Mustafa Kemal’in imzasıyla yayımlanan bildiriye göre meclis her sancaktan seçilecek beşer üye ile İstanbul meclisinden gelecek üyelerin katılımıyla oluşacaktı. Ancak İngilizler baskılarını daha da arttırınca Damad Ferid Paşa hükümeti Kuvâ-yi Milliye önderlerinin âsi olduğunu ilân eden bir bildiri neşretti; buna paralel olarak da Şeyhülislâm Dürrîzâde Abdullah Beyefendi’nin imzaladığı, âsilerin katledilmesinin şer‘an vâcip olduğunu belirten bir fetva çıkarılmıştı (10 Nisan). Ertesi gün padişahın bir iradesiyle Meclis-i Meb‘ûsan kapatıldı. Dürrîzâde’nin fetvasına karşılık Ankara müftüsü Rifat Efendi’nin (Börekçi) hazırladığı ve 153 müftünün imzaladığı bir fetva yayımlanıp düşman devletlerinin zoruyla çıkarılan fetvaya uymanın dinen câiz olmadığı bildirildi. Şeriata ve halifeliğe bağlı olmaları sebebiyle Dürrîzâde’nin fetvasına uyanlar, şiddetli propagandaların da etkisiyle Hilâfet Ordusu (Kuvâ-yi İnzibâtiyye) adıyla kurulan birliklerde yer alarak yurdu kurtarmaya çalışan millîcilerle karşı karşıya geldi.
Bu amaçla yazılan telgrafta, kongrenin imparatorluk nüfusunun çoğunluğunun isteklerini tahakkuk ettirme yanında azınlıkların bütün menfaatlerini korumak amacıyla toplanıp gerekli kararları aldığı belirtildi. Başta Mustafa Kemal olmak üzere Rauf Bey ve başkanlık kurulunun öteki üyelerince imzalanan telgraf Washington’a gönderilirken İngilizce bir kopyası da Browne’a verildi (Atatürk’ün Milli Dış Politikası, I, 189). Maddesine göre serbest meslek kazancı olarak vergilendirileceğini ileri sürmüştür[13]. Bu görüş uyarınca serbest meslek kazancı olarak kabul edilen kumardan elde edilen gelirin KDV Kanunu’nun 1/I. Maddesinde sayılan gelir unsurlarından hangisinin kapsamına girdiği konusunda Çağan; “Genelevlerde ve randevuevlerinde çalışan kadınların bu faaliyetleri karşılığında sağladıkları gelirler Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde sayılan paribahis ve irat çeşitlerinden hiçbirisi içine girmediği için bu kazançlar vergilendirilmez. Dairesi tek başına bir evde fuhuşla iştigal eden bir kimsenin faaliyetinin ticarî olmadığından vergi konusuna girmediğine karar vermiştir. Bu faaliyet sonucu sağlanan kazanç, Gelir Vergisi Kanununda belirtilen ücret ve serbest meslek kazancı özellikleri de göstermediğinden vergi dışı kalmaktadır.” ifadelerini kullanarak hem şahsi görüşünü hem de Yargının konu ile ilgili vermiş olduğu kararı ortaya koymuştur. 14.5 Aksi yöndeki herhangi bir ödeme talimatına bakılmaksızın, ödemenin alınmaması halinde TNT tarafından yapılan gümrük vergisi ve vergiler ödemesinin yanı sıra buna ilişkin tüm ücretler ve ek ücretlerden nihai olarak Gönderen sorumludur.
Нет Ответов